VKARACİĞER FONKSİYONLARI VE GÖREVLERİ HAKKINDA HERŞEY
Vücudumuzun En Büyük Organı Karaciğer
Karaciğer, vücudumuzun en büyük organı olarak karın boşluğumuzda, midenin sağ üst tarafında, göğüs kafesinin altında yer alır. Yaklaşık 1,5-2 kilogram ağırlığındadır. Sağ ve sol lop olmak üzere iki loptan ve loplarda lopçuklardan meydana gelir. Karaciğer, hepatosit adı verilen hücrelerden oluşur ve karaciğer inanılmaz yapısı ile kendini çok hızlı bir şekilde yenileme özelliğine sahiptir.
Karaciğer, vücudumuzun en büyük salgı bezidir aynı zamanda. Hem kana verdiği kimyasallar, proteinler ile endokrin hem de ürettiği safra salgısı ile ekzokrin salgı bezi şeklinde görev yapar.
Karaciğerin damarsal yapısına bakacak olursak; hem toplar damar olarak portal ven hem de atardamar olarak hepatik arteri vardır. Toplardamar olan Portal ven; mide, ince bağırsak, kalın bağırsak, dalak ve pankreastan gelen tüm kanı, karaciğere taşıyan ana damardır. Bunun sayesinde karaciğer; emilen besinleri kolayca işler ve metabolize eder. Karaciğerin diğer toplardamarı hepatik ven ile de karaciğerde işlenen kan, sistemik dolaşıma (vena kava inferior) karışır.
Karaciğer hem kanlanımı, hem salgı bezi yapısı hem de detoks özelliği ile tam olarak bedenimizin biyokimya, fizyoloji fabrikası gibi çalışır.
Muhteşem Yapısı İle Karaciğer Hangi Olağanüstü Görevleri Yerine Getirir?
Karaciğer, hangi fonksiyonları ile bu görevlerini yerine getirir? Bir bakalım mı?
Karaciğerin bu görevlerini; metabolik görevler, sindirim, kanın yapısına ilişkin görevler, bağışıklama, depolama saklama, atılım detoks fonksiyonlarına ilişkin görevler olarak sınıflayabiliriz
1. Karaciğerim, Metabolik Süreçlere Nasıl Katkı Sağlar;
Karaciğer, vücudumuzun ana metabolik süreçlerinde yer alır. Bu süreçlerde bazı maddelerin yapımını sağlarken (anabolizma) bazı maddelerin de yıkımı (katabolizma) görevlerinin yürütür.
Karaciğer, glukozu glikojen olarak depolar. Yemek yedikten sonra kan şekeri yükseldiğinde, karaciğer glukozu alır ve glikojen sentezi yoluyla depolar. Açlık durumunda veya enerji ihtiyacı arttığında ise karaciğer glikojeni yıkar ve glukozu serbest bırakır. Bu süreç glikojenoliz olarak adlandırılır.
Glukoza ilişkin üçüncü bir durumda da; uzun süreli açlık durumlarında veya glikojen depoları tükendiğinde, karaciğer glukoneogenez yoluyla yeni glukoz sentezler. Bu süreçte ise farklı yapıtaşları üzerinden amino asitler, laktat ve gliserol gibi maddeler üzerinden glukoz yani şeker sentezi gelişir.
Özetle; Glukoneogenez, karaciğerin kan şekeri seviyelerini korumasına yardımcı olur. Karaciğer, kan şekeri seviyelerini düzenlemek için glukozu kullanır ve serbest bırakır. Kan şekeri yükseldiğinde, karaciğer glukozu alır ve glukojen olarak depolar. Kan şekeri düştüğünde ise, karaciğer glukozu serbest bırakarak kan şekeri seviyelerini dengeler. Böylece vücudumuzun enerji ihtiyacı sağlanmış olur.
Karaciğer, beslenmeyle gıdalarımız ile aldığımız yağların da parçalanarak enerjiye dönüşmesini sağlar veya daha sonra kullanılmak üzere metabolik sürece dahil eder. Yağlar ile ilgili görevi çok kapsamlıdır. Yağ asitleri ve kolesterol dahil; hem yağ sentezi yapar, hem yağları metabolize eder yani yıkar hem de yağları depolar.
Yani gerek glukoz döngüsü gerek yağ metabolizması ile vücudumuzun enerji santrali olarak kabul edilebilir.
2. Karaciğerimin, Sindirime İlişkin Görevleri Nelerdir?
Karaciğer sağ lobunun altında safra kesesi yer alır. Karaciğer hücreleri safra suyu salgılar. Bu salgılanan safranın bir kısmı, karaciğer kanalının bir kolu ile safra kesesine, bir kolu ile de on iki parmak bağırsağına aktarılır. Karaciğer tarafından günde yaklaşık 800 ila 1000 ml kadar safra salgılanır. Safra, aldığımız gıdaların içinde yer alan ve yağda eriyen vitaminler olarak adlandırdığımız A, D, E, K vitaminlerin emilimini ayrıca yağların emilimini sağlar ve sindirime destek olur.
3. Karaciğerim, Kanın Yapısına İlişkin Hangi Katkıları Sağlar?
Karaciğerin en asli görevlerinden biri, kanın pıhtılaşması için gerekli plazma proteinlerin yapım organı olmasıdır. Bu konuda karaciğer fonksiyon bozukluğu geliştiğinde, kanda pıhtılaşma bozukluğu gelişir ve vücudun çeşitli bölgelerinde kanamalar başlar. Ayrıca karaciğer, 200-400 mililitre kadar kanın depo organıdır.
4. Demir Gibi Güçlü Bağışıklığım
Kupffer hücreleri, karaciğerin ana hücrelerindendir ve bu hücreler zararlıları çevreleyen ve sindiren yanı fagositoz yapan hücre grubundan sayılan makrofajlardandır. Kupffer hücreleri, patojenlere yani hastalık yapan zararlılara karşı çeşitli maddeler salgılayarak, karaciğer ve bünyesel sistemik bağışıklık cevabında çok önemli rol oynarlar.
Karaciğerdeki bu yapı; bağışıklık sisteminde yer alan hücrelerin normal işlevlerinin yürütülmesinden sorumludur. Ayrıca vücuttaki zararlı maddeleri uzaklaştırdığı için bağışıklık direncinin düşmesine de engel olurlar.
5. Karaciğerimin Depolama ve Saklama Görevleri
Karaciğer, safra ile yağda eriyen vitaminlerin emilimini arttırdığından, ayrıca bu vitaminlerin depo organıdır. Demir, bakır gibi minerallerin de depolanması ve saklanmasını sağlar. Fazla demirin atılımında da kilit organdır.
6. Karaciğerimde Protein Sentezi ve Yıkımı Nasıl Gerçekleşir?
Karaciğer, protein sentezi ve üre üretiminde önemli bir rol oynar.
Albümin, karaciğerde sentezlenen en önemli plazma yani kan proteinlerinden biridir. Albümin sentezi, karaciğer hücrelerinde (hepatositlerde) gerçekleşir. Üretildikten sonra kana salınır. Albümin hem dokular arası sıvı damar içi sıvı dengesini sağlar hem de kanda çeşitli maddelerin taşınmasını sağlar.
Proteinler ve onların en küçük birimi olan amino asitler, hücrelerde enerji üretimi ve yapı taşları sağlamak için kullanılır. Vücuttaki protein ve amino asitlerin metabolizması sonucu oluşan azotlu atık ürün, amonyaktır ve amonyak çok toksik bir bileşendir. Üre döngüsü, karaciğerde gerçekleşir. Üre döngüsü, vücutta toksik olan amonyağın detoksifikasyonunu sağlar ve protein metabolizması sonucu oluşan atık ürünlerin üreye çevrilerek vücuttan güvenli bir şekilde atılmasına yardımcı olur. Karaciğerin bu önemli fonksiyonu, vücut içi azot dengesi ve genel sağlık açısından en kritik görevlerden birisidir.
7. Atılım ve Detoks; Toksinsiz Hücrelerim, Nefes Alsın Bedenim
Karaciğer, bizim ana detoks organımızdır. Karaciğer içerisinde bir seri kompleks tepkime gerçekleşir ve vücudumuza giren yada bedende üretilen zararlı maddeler bu tepkimeler ile zehirsizleştirilirler. Bu olaya detoksifikasyon adını veririz. Detoksifikasyon faz I ve faz II olarak iki basamakta gerçekleşir.
Ağır metaller, kimyasallar, tarım ilaçları, kullandığımız ilaçlar, hormonlar, alkol, tüm sindirim atıkları içindeki zararlılar, karaciğerdeki bu kompleks faz 1 ve faz 2 reaksiyonları ile zararsızlaştırılarak atılım fazına gönderilecek hale getirilirler.
Tüm bunlar, çok özel organımız olan karaciğerin, vücudumuzun ana fonksiyonları için gerekliliğini ve önemini bize göstermektedir. Bu nedenle karaciğer sağlığımızın korunması ve desteklenmesi anlamında her zaman özel çaba göstermemiz gerekmektedir.
Dr. Sibel Bilgin
